“`html
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gerçekleştirdiği basın toplantısında, Sanayi, Ticaret, Enerji, Doğal Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda onaylanan ve zeytinlik alanlarının maden şirketlerine tahsis edilmesini mümkün kılan kanun teklifine ilişkin görüşlerini paylaştı.
“BU YASAYI KABUL ETTİRMEYECEĞİZ”
Komisyon tarafından kabul edilen ve zeytin ağaçlarını madencilik faaliyetlerine açması nedeniyle tepki çeken bu yasa tasarısı hakkında Emir, şu ifadeleri kullandı: “Bu durum, AK Parti’nin ve desteklediği şirketlerin kâr hırsına zeytinliklerimizin feda edilmesinin bir örneğidir. Buna müsaade etmeyeceğiz. Nihayetinde biz bu yasayı geçiremezsiniz, zeytinler kazanan olacak. Çünkü zeytin ağaçları yüzyıllardır burada, AK Parti yokken de vardı. Bu zeytinleri atalarımızdan devraldık, bu tehlikeyi geri püskürtebilirsek, daha bin yıl burada kalacaklar.” şeklinde konuştu.
Emir, kanun teklifini “Zeytin kıyım yasası” olarak tanımlarken, “Bu teklif, çevre felaketine yol açacak ve ‘ÇED gerekli değildir’ maddesini içeren, aşırı madenciliği teşvik eden ve düzenlemeleri etkisiz hale getiren bir düzenlemedir” dedi.
Teklifin en tehlikeli maddesinin zeytinlerin yok edilmesine ilişkin olduğunu ifade eden Emir, “Burada net bir değişiklik yapılmış. Hedeflenen yerler belirli, koordinatlar net. Bu arazilerde kömür çıkarılmakta, yıllardır doğa kirletilmekte ve atmosfere zararlı gaz salınımı yapılmaktadır” diyerek sürecin zararlarına dikkat çekti.
Emir, şöyle devam etti:
“Bize, ‘Kademeli geçiş yapacağız ve kömüre bağımlı enerji üretimini azaltacağız’ dedikleri halde, tam tersine kömür üretimini artıracak bir düzenleme yapıyorlar. Zeytinler üzerine kurulu bu maden çıkarma faaliyetleri, zeytin yasası gereği koruma altında. Ancak her seferinde yeni bir maddeyle karşımıza çıkıyorlar. Bu defa da komisyonumuzda onaylandı. Komisyon çalışmalarının yeterli olmadığı aşikardır. Tüm milletvekillerime ve kesintisiz 26 saat süren çalışma için teşekkür ediyorum. Zeytin ağaçlarını koruma mücadelesinde birlikte olan herkese, bu süreçte dayanışma gösteren çiftçilere, üreticilere, çevre savunucularına teşekkür ediyorum.”
“KONU, AKP’NİN VE DESTEKLEDİĞİ ŞİRKETLERİN KÂR HIRSINA ZEYTİNLİKLERİMİZİN FEDA EDİLMESİDİR”
“Bu mücadele henüz yeni başlıyor. Zeytinliklerimizi koruyacağız. Sadece seçmen bazında değil, tüm vatandaşların bu konuyu takip etmesini istiyorum. Hangi siyasi görüşten olursa olsun, herkes dikkatli olmalı ve direnç göstermelidir. Bu yasayı kabul ettirmeyecek ve sonunda zaferimiz zeytin ağaçlarının olacak.” diye ekledi.
“EKREM İMAMOĞLU’NUN AVUKATINI TUTUKLAMA GİRİŞİMİ SORUNU GÖRMEZDEN GELME SEBEBİDİR”
Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan’ın tutuklanması hakkında görüş bildiren Emir, “Aslında burada asıl olarak avukatlık mesleği ve savunma hakkı hedef alınmıştır” dedi. İzlediği süreçle ilgili şu açıklamaları yaptı:
“Başsavcılığın, Ekrem İmamoğlu ile ilgili dosyada bir çaresizliği bulunuyor. Somut delil sunamadıklarından, bu süreci temelsiz iddialarla sürdürmeye çalışıyorlar. Bu noktada tanık baskısı gibi yanlış uygulamalar, adil yargılanma hakkını ihlal eden bir durum yaratıyor. Birçok kişinin haksız yere tutuklanması da bu durumun bir parçasıdır.”
Emir bu bağlamda, “Bu şekilde savunma konseptini zayıflatmaya çalışan bir yaklaşımın içinde olduklarını” belirtti ve “Eğer Ekrem İmamoğlu’nun avukatı olmak suçsa, bu ne zaman yasak oldu? Mehmet Pehlivan’ın tutuklanmasıyla, İmamoğlu’nun savunması çökecek zannediyorsanız, yanılıyorsunuz.” dedi.
Herkes bu yolsuzluk soruşturmasında yalnızca somut delillerle ilerlenebileceğini biliyor. İftiralar ve tanıklık ifadeleri yan delil olamaz. Yargıtay’ın içtihatları da bunu ortaya koymakta. Delil bulamadıkça, iftiracılardan medet umuyorlar.
“BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KATLEDEN KİŞİLER, EBUBEKİR ŞAHİN VE RTÜK’TÜR”
Ebubekir Şahin’in RTÜK Başkanlığı’na dair eleştirilerde bulunan Emir, “RTÜK, ne yazık ki kendi akrabalarını yerleştirdiği bir kuruma dönüştü. Bağımsızlığını yitirdi ve görevini ne olduğunu açıklamadığı emirler doğrultusunda yerine getirmeye çalışıyor.” ifadelerini kullandı.
Emir, “Bu durum, muhalif medyaya baskı oluşturmakta ve gerçeklerin önünü kapatmaktadır. Medya özgürlüğü demekle yetinmeden, halkın haber alma hakkını hiçe sayan bir yaklaşım sergilemektedirler.” sözleriyle eleştirilerini sürdürdü.
“`